23 Ağustos 2010 Pazartesi

Üzüm Çekirdeği

1.ÜZÜM (Vitis vinifera) ÇEKİRDEĞİ


 

1.1. Taksonomik Sınıflandırma


 

Bölüm (Division)         : Magnoliophyta

Sınıf (Class)             : Magnoliopsida

Takım (Order)         : Vitales

Familya (Family)        : Vitaceae

Cins (Genus)         : Vitis


 

1.2. Genel


 

Üzüm botanikte cins adı Vitis olan ve asma olarak adlandırılan bitkinin meyvesidir. Meyve üretiminde kullanılan türler içerisinde dünyada en çok üzüm çeşidi içeren tür Vitis vinifera L. ssp. sativa D.C.'dır. Bu tür içerisinde tespit edilen çeşit sayısı 10.000'nin üzerinde olup dünyadaki üretimin % 90'nından fazlasını oluşturmaktadır. Tarihçesi M.Ö. 6000-5000 yıllarına kadar dayanır. Anavatanı Anadolu'yu da içine alan Küçük Asya denilen, Kafkasya'yı da kapsayan bölgedir. Anavatanı Anadolu olan çeşitler 1200'ün üzerindedir (Cabaroğlu ve Yılmaztekin, 2006).

Üzümün insan beslenmesindeki rolü çok eskiden beri bilinmektedir. Üzüm değerlendirme sekillerinin farklı olusu kuskusuz üzümden üretilen ürünlerin besin değerlerinin de farklı olmasına neden olmaktadır. Bu nedenle temel olarak üzümün bileşiminin ele alınması üzümün insan sağlığı üzerine olan etkilerini incelemek bakımından faydalı olacaktır. Üzüm, yüksek seker içeriğinden dolayı, kalori değeri yüksek bir besin maddesidir. Ayrıca, mineral maddelerden kalsiyum, potasyum, sodyum ve demir yönünden zengin olduğu gibi, bazı vitaminler (A, B1, B2, Niasin ve C vitaminleri) yönünden de önemli bir kaynak olarak kabul edilmektedir (Çelik ve ark., 1998). Üzümün bileşimi üzerine basta üzüm çeşidi olmak üzere toprak ve iklim koşulları, uygulanan teknik ve kültürel işlemler ile özellikle olgunluk derecesi vb. faktörler etkilidir. Genel olarak üzümlerin bileşiminde su, sekerler, organik asitler, fenol bilesikleri, pektik maddeler, aroma maddeleri, azotlu maddeler, enzimler, vitaminler ve mineraller bulunur (Canbas, 2003, Cabaroğlu ve Yılmaztekin, 2006).


 

1.3. Bileşenler ve Kimyasal Yapısı

Üzüm çekirdeği, kompleks bir bileşime sahip olup, bileşimi oluşturan öğeler ve yaklaşık oranları çizelgedeki gibidir.

Çizelge . Üzüm Çekirdeği Bileşimi

Bileşim Öğesi

Oran (%) 

Lif 

40 

Yağ 

16 

Protein 

11 

Fenolik Bileşikler 

7 


 

Üzüm çekirdeğinde bulunan proantosiyanidinler, geniş farmolojik aktivitelere ve tedavi edici potansiyele sahip oldukları bilinen bir polifenolik biyoflavanoid grubudur.

Kırmız şarap ve üzüm çekirdeklerinde bulunan esas polifenoller olan proantsiyanidinlerin, kalp sağlığını koruyucu etkileri yapılan çalışmalarda bildirilmiştir. Ayrıca, üzüm çekirdeği(+)-kateşin, (-)-epikateşin, (-)-epikateşin-3-o-gallat ve dimerik, trimerik ve tetramerik prosiyanidinler ibiantimutajenik ve antiviral etkileri etkileri olan monomerik fenolik bileşiklerin zengin bir kaynağıdır.


 

Oligomerik proantosiyanidinler, polifenolik biyoflavonodilerin meyve ve sebzelerde bulunan bir sınıfıdır. Bunların en yüksek ornada bulunduğu yer, üzüm çekirdeğidir. Oligomerik proantosiyanidinler kimyasal olarak bağlanmış iki veya daha fazla monomerden oluşurlar.


 

Polifenolik bileşikler üzümde farklı noktalara dağılmışlardır. Polifenol kompozisyonu, üzümün hangi ksımının extraksiyona tabii tutulduğuna bağlı olarak değişmektedir. Toplam ekstrakte edilebilir polifenollerin üzümdeki dağılımları aşağıdaki gibidir;


 

Pulp        Maksimum %10,

Çekirdek    %60-70

Kabuk        %28-35


 

Polifenollerin ekstraksiyonu iki faaliyete bağlıdır;

  1. Her bir polifenolik bileşiğin bitkisel matrikste hücresel seviyede çözünme durumu,
  2. Bu bileşiklerin çözücü ortama difüzyonu.


 

Ekstraksiyon işleminde özellikle bu öğelerin dikkate alınması gerekmektedir.


 

Çizelge. Farklı üzüm (Vitis vinifera) çekirdeklerine ait yağların yağ asiti kompozisyonu (Cao ve Ito, 2003)


 

Örnek No 

Yağ Oranı (%) 

Doymamış yağ asitleri (%) 

Doymuş yağ asitleri (%) 

Linoleik asit  

Oleik asit  

Toplam  

Paltimik asit

Stearik asit  

Toplam 

1  

1.9  

54.8  

12.7  

67.5  

4.9  

2.3  

7.2  

2  

2.2  

51.9  

11.0  

62.9  

3.7  

1.5  

5.2  

3  

3.8  

57.2  

12.3  

69.5  

3.8  

2.2  

6.0  

4  

3.5  

56.6  

11.2  

67.8  

3.9  

2.2  

6.1  

5  

5.1  

63.2  

14.2  

77.4  

4.1  

2.1  

6.2  

6  

1.7  

48.0  

9.6  

57.6

3.6  

2.0  

5.6  

7  

4.2  

60.4  

11.6  

72.0  

3.8  

1.5  

5.3  

8  

2.1  

49.6  

10.4  

60.0  

3.8  

1.3  

5.1  

9  

3.7  

48.6  

9.4  

58.0  

3.4  

1.4  

4.8  


 

Çizelge. Üzüm Çekirdeği Ekstraktının Bileşimi (Nakamura et. al. 2003)


 

Bileşen (% w/w)

Örnek 1 

Örnek 2 

Örnek 3 

Örnek 4 

Örnek 5 

Gallik asit 

2.06±0.05

2.00±0.08

0.08±0.02

0.02±0.03

0.14±0.01

(+)-Kateşin  

1.03±0.34

1.06±0.35

4.13±0.32

4.93±0.26

3.24±0.15

(-)- Epikateşin 

0.61±0.20

0.63±0.20

2.43±0.19

2.83±0.08

2.06±0.12

ProsiyanidinB1 

0.70±0.08

0.69±0.03

1.42±0.15

1.73±0.08

1.54±0.10

ProsiyanidinB2 

0.66±0.08

0.74±0.13

0.93±0.11

1.54±0.12

1.35±0.05

ProsiyanidinC1 

0.40±0.11

0.57±0.19

0.96±0.17

1.16±0.36

1.26±0.52

Toplam 

5.46±0.66

5.68±0.40

9.95±0.64

12.20±0.71

9.59±0.76

Toplam flavan-3-ol*

48.2±0.2

47.3±1.2

111.8±1.1

97.0±0.9

102.3±0.6

Toplam flavanol*

44.5

44.5

96.5

92.2

99.0

Proantosiyanidin*

42.8

42.8

87.7

**

**

* : %

** : Tanımlanmamıştır.


 

1.4. Fonksiyonel Özellikler

Üzüm çekirdeği ve kabuğu, zengin bir pronantosiyanin kaynağıdır. Prosiyanidinlerin
karışımı, oligomerik proantosiyonidin kompleksleri (OPCS) (+) kateşin ve (-) epikateşin dimer ve trimerleri ile proantosiyanidinlerin trimer ve polimerlerinden oluşur (Fine, 2000). Ayrıca üzümde resveratrol ve viniferinler gibi stilbenler de bulunmaktadır (Bavaresco ve arkadaşları 1999).

Fremont (2000), üzüm çekirdeği ve üzüm çekirdeği ekstraktının içermekte olduğu bileşenlerine bağlı olarak sahip olduğu başlıca fonksiyonların ;

  • Antioksidan
  • Antinflammantuar
  • Antitrombotik
  • Antikarsinojenik (Antikanserojenik)
  • Antibakteriyal

etkilerden kaynaklandığını belirtmektedir.


 

Pek çok araştırmacının bulgularına göre,üzüm çekirdeği, ekstraktı ve protosiyaninlerin serbest radikalleri giderme yeteneği, bir başka deyişle antioksidan aktivite kapasitesi, gerek hayvan modelleri gerekse analitik testler sonucunda oldukça yüksek düzeylerde tespit edilmiş ve hatta C ve E vitaminleri ile beta-karotenden daha yüksek olduğu belirlenmiştir. Bu araştırmalara örnek olarak Bagchi ve arkadaşları (1997,1998,2000,2001), Castillo ve arkadaşları (2000), Facino ve arkadaşları (1999), Fauconneau ve arkadaşları (1997) ile Maffei ve arkadaşları (1994,1996) tarafından gerçekleştirilenler verilebilir. Yine Maffei ve arkadaşları 1998 yılında gerçekleştirdikleri invitro araştırma sonucunda, proantosiyanidinlerin, E vitamini kaybını önlediği ve alfa-tokoferol radikallerinin kendi antioksidan formlarına tekrar geri dönmelerine neden olduğu bildirilmiştir.

Bagchi ve arkadaşlarının (1998) gerçekleştirdikleri araştırmada, üzüm çekirdeği proantosiyanidin ekstraktı (25-100 mg/kg), C vitamini (100 mg/kg), E vitamini (100 mg/kg) ve beta-karoten'in (50 mg/kg), 12-0-tetradecanoylphorbol-13-acetate (TPA) tarafından indüklenen lipid peroksidasyonu ve DNA fragmantasyonuna karşı, karaciğer ve beyin hücrelerindeki antioksidan aktiviteleri incelenmiştir. Kullanılan tüm antioksidan maddeler kontrole göre aktivite göstermiş olup, bunlar içinde TPA'ya karşı en yüksek antioksidan aktiviteye sahip olan madde, üzüm çekirdeği proantosiyanidin ekstraktı olarak tespit edilmiştir.


 

Üzüm çekirdeği ekstraktının antioksidan aktivitesi, Yamaguchi ve arkadaşları tarafından da askorbik asit, alfa-tokaferol ve beta-karoten ile karşılaştırılarak incelenmiştir. Üzüm çekirdeği ekstraktı, özellikle 5,5-dimethyl-1-pyrroline-N-oxide superoxide radikallerine en yüksek oranda olmak üzere antioksidan aktivite gösterdiği belirlenmiştir.


 


 

Oksijen radikalleri, beyin hasarında çok önemli bir rol oynarlar. Yangzherg ve arkadaşları (2005) üzüm çekirdeği ekstraktının, yeni doğmuş sıçanlarda, oksijen radikalleri tarafından indüklenen beyin hasarı üzerindeki etkilerini inceleyen bir araştırma gerçekleştirmişlerdir. Araştırma sonucunda, üzüm çekirdeği ekstraktının kullanılmasıyla lipid peroksidasyonunun durdurulduğu ve hipoksik (oksijen azlığı nedeni) istemik beyin hasrının yenidoğan sıçanlarda azaltıldığı tespit edilmiştir.

Devi ve arkadaşları da (2006) yetişkin sıçanlarda, üzüm çekirdeği proantosiyanidin ekstraktının beyin üzerindeki etkilenir, antioksidan aktiviteye bağlı olarak verilmiştir. Sonuç olarak, proantosiyanidinin lipid peroksidasyonu ve protein oksidasyonuna karşı, antioksidan savunma sistemini desteklediği bulgusu elde edilmiştir.

Houde ve arkadaşları (2006), üzüm çekirdeği proantosiyanidinlerin antioksidan aktivitesini inceleyen bir başka araştırma grubudur. Bu araştırmacılar, proantosiyanidinlerin periodonto patojenleri lipopolisakkaritlerinin indüklendiği oksidatif stress karşısındaki koruyucu etkisini incelemişlerdir. Sonuç olarak, proantosiyanidinlerinantioksidan aktiviteye sahip olduklarını ve periodontal hastalıkların önlenmesi amacıyla kullanılabilecek maddeler olduklarını bildirmişlerdir.

Ahn ve arkadaşları (2002) tarafından da, üzüm çekirdeği ekstraktının antioksidan aktiviteye sahip olduğu, in vitro ve in vivo araştırmalar sonucunda tespit edilmiştir.

Jayaprakasha ve arkadaşları (2001), üzüm çekirdeğinin antioksidan aktivitesi yüksek fragsiyonlarını, aston, etilasetat, metanol ve etil asetatın suda farklı konsantrasyonlarda hazırlanmış çözeltileri gibi farklı çözücülerin kullanılması ile ektrakte etmişlerdir. Elde edilen ektrakların antioksidan aktiviteleri beta-karoten-linoleate ve linoleik asit preoksidasyon yöntemleri kullanılarak incelenmiştir. 100 ppm'lik konsantrasyonda farklı ekstraktlar %65-90 antioksidan aktivite göstermişlerdir. Etil asetat ve su karışımından oluşan çözücüler ile elde edilen ekstratlar, diğer ektraktlardan daha fazla antioksidan aktivite göstermişlerdir. Ayrıca bu ektraktlar, 500 µg / mL konsantrasyonda potasyum ferrosiyanad redüksiyon metodu uygulamasında, iyi indirgenme gücü göstermişlerdir. Araştırmacılar üzüm çekirdeği ektraktının bu bulgular ışığı altında gerek gıda maddelerinin korunması gerekse de beslenme destek öğesi olarak kullanılabileceğini bildirmişlerdir.

Üzüm çekirdeği ektraktı ve üzüm zarı ekstraktı, gerek yalnız başlarına gerekse de birlikte daha yüksek oranda olmak üzere, in vivo çalışmalarda trombosit (pıhtılaşmaya yardımcı kan elemenı) egregasyonunu (kümeleşmesi) inhibe edici etki göstermiştir (Shanmuganayagam ve arkadaşları, 2002). Vitseva ve arkadaşları (2005) tarafından gerçekleştirilen araştırmada da bu sonuçları destekler nitelikte veriler elde edilmiştir.

Sano ve arkadaşları (2005), üzüm çekirdeği elde edilen proantosiyanidinleri kullanarak in vitro ve in vivo çalışmalar yürütmüşlerdir. Uygulama damar içinden ve oral yolla gerçekleştirilmiştir. In vivo olarak proantosiyanidinlerin antitrombosit etkisi doğrulanmıştır.

Üzüm çekirdeği, üzüm çekirdeği ekstraktı ve prosiyanidinlerin antiülser aktivitesi bulunduğu, Saito ve arkadaşları (1998) tarafından bildirilmiştir. Bu konuda yaptıkları araştırmada sıçanlar kullanılmıştır. Düşük ve yüksek flavonol içeriklere sahip üzüm çekirdeği ekstraktları, 200mg/kg'lık dozlarda 150mM hidroklorid içeren %60'lık etanol kullanılarak indüklenmiş mide mukozası hasarını kuvvetli oranda inhibe etmişlerdir. Prosiyanidinlerin gastrik koruyucu etkilerinin, yapılarındaki kateşin birimlerinin polimerizasyonunun artmasıyla birlikte arttığı tespit edilmiştir. Üzüm çekirdeğinin antiülser aktivitesinin mekanizmasının HCL ve etanol tarafından indüklenen mide yüzeyindeki yaralanmanın radikal giderme aktivitesi ile korunması sonucu olabileceği belirtilmiştir.

Khanna ve arkadaşlarının 2002 yılında fareler kullanılarak yaptıkları çalışmada, üzüm çekirdeği prosiyanidinlerinin topikal/yüzeysel uygulamasının yara küçülmesi/kapanması ve iyileşmesi süreçlerinde destekleyici/hızlandırıcı etki gösterdiğini bildirmişlerdir.

Bagchi ve arkadaşları (2000), Joshi ve arkadaşları (2001), Tyagi ve arkadaşları (2003), Ye ve arkadaşları (1999) tarafından gerçekleştirilen araştırmalar gibi çeşitli in vitro çalışmalar sonucunda üzüm proantosiyanidinlerinin tümör gelişimini bastırdığı ve göğüs, akciğer, prostat, kolon ve lenf bezlerinde görülen kanser hücrelerine karşı sitotoksik aktivite gösterdiği belirtilmiştir.

Ayrıca çeşitli hayvan modellerinde de antitümör özellik gösterdiği tespit edilmiştir (Kim ve ark., 2004, Nomoto ve ark., 2004, Ray ve ark., 2005, Zhang ve ark., 2005).

Tyagi ve arkadaşları (2003) yaptıkları çalışmada, üzüm çekirdeği ekstraktının, Du 145 prostat kanseri hücrelerinin gelişimini farelerde inhibe ettiğine dair sonuçlar aldıklarını bildirmişlerdir.

Üzüm çekirdeği ekstraktının prostat kanseri Du 145 hücreleri üzerindeki etkisi ile ilgili olarak bir çalışmada Agarwal ve arkadaşları (2002) tarafından gerçekleştirilmiş ve yine bu hücrelerin inhibisyonunun tespit edildiği, ayrıca bu kanser hücrelerinin apoptotik ölümünün üzüm çekirdeği ekstraktı kullanılmasıyla indüklendiği belirtilmiştir.

Prostat kanseri ile üzüm çekirdeği ekstraktı arasındaki ilişkiyle ilgili yapılan bir başka çalışmada (Singh ve ark., 2003), farelere 7 hafta boyunca 100 ve 200 mg/kg/gün (5 gün/hafta) ekstrakt diyete eklenmesi sonucunda, inhibe edilen tümör gelişimi %59-73, inhibe edilen tümör boyutu %37-47 olarak belirlenmiştir.

Kim ve arkadaşları (2004) tarafından hayvan modelleri kullanılarak yapılan çalışma sonucunda, üzüm çekirdeği ekstraktı ve bileşenlerinin göğüs kanseri karşısında gösterdiği kemopreventif etki tespit edilmiştir.

Kaur ve arkadaşları (2006) ise üzüm çekirdeği ekstraktının kolon kanseri üzerindeki etkisini araştırtan in vitro ve in vivo bir çalışma yürütmüşlerdir. Bu çalışmada 25-100 µg/mL doz aralığını kullanmışlardır. Sonuç bölümünde üzüm çekirdeği ekstraktınn, kanser hücreleri üzerindeki gelişim inhibe edici ve apoptotik etkiler nedeniyle kolon knserine karşıetkin bir kemopreventif olabileceği ifade edilmiştir.

Üzüm çekirdeği ekstraktınn antiinflammantuar aktivite gösterip göstermediği de incelenmiştir. Sen ve Bagchi (2001) yaptıkları in vitro çalışma ile bu aktiviteye sahip olduğunu önermişlerdir.

Üzüm çekirdeğinin gösterdiği antioksidan, antiplatelet ve antiinflammantuar etkilere bağlı olarak kardiyovasküler hastalıklara karşı koyma potansiyeline sahip olduğu söylenebilir. Yu ve arkadaşları (2002) ve Bagchi ve arkadaşları (2003) gibi bazı araştırmacılar, gerçekleştirdikleri çalışmalarda bu öngörüyü doğrular nitelikte veriler elde ettiklerini belirtmişlerdir. Bagchi ve arkadaşları, doğal, standardize ve suetanol karışımı kullanılarak üzüm çekirdeğinden elde ettikleri proantosiyanidinleri kullanarak çalışmalarını gerçekleştirmişlerdir. In vivo çalışma sonucu bu ekstraktların farklı düzeylerde kardiyoprotektif aktivite gösterdikleri bildirilmiştir. Yu ve arkadaşları ise hamster kullanılarak yapılan çalışma sonucunda ayrıca kolestrol ve trigliserid oranını düşürücü etki tespit ettiklerini bildirmişlerdir.

Deshane ve arkadaşları (2004) üzüm çekirdeği ekstraktı içeren diyetle beslenen sıçanların beyin proteinlerinin korunacağı hipotezine dayanarak bir araştırma gerçekleştirmişlerdir. Bu araştırma sonucunda %5 üzüm çekirdeği ekstraktı içeren yemle beslenen sıçanlarda, ekstraktın Alzheimer hastalığı veya nörodejenarasyon üzerinde koruyucu etki sağlayacak nitelikte beyin proteinlerine yönelik koruyucu etki tespit ettiklerini bildirmişlerdir.


 

1.5. KAYNAKLAR

Bangchi,D. , Garg, A. , Krohn, R.L. , Bagchi, M. Bagchi, D.J. , Balmoori, J. ,Stohs, S.J. 1998. Protective Effects of Grope Seed Proanthocyanidins and Selected Antioksidan aganist TPA-Induced Hepatic and Brain Lipid Preoxidation and DNA Fragmentation, and Pretoneal Macrophage Activation in Mice. Gen. Pharmac Vol. 30, No.5, 771-796.

Yamaguchi, F., Yarhimura, Y. , Hiroyuki, N. , Ariga, T. 1999. Free Radical Scaven ging Activity of Grape Seed Ekstract and Antioxidants by Electron Spin Resonance Spectromerty in an H2O2 / NaOH / DMAO System. J. Agric. Food Chen, 47; 2544-2548.

Yangzheng, F. , Liu, Y.M., Fratkins, J.D. , Le Blanc, M.H. 2005. Garpe seed extract suppresses lipid peroxidation and reduces hypoxic inshemic brain injury in neonatal rats. Brain Research Bulletin, 66; 120-127.

Devi, S.A., Jolitha, A.B., Ishii, N. 2006. Grape Seed Proanthocyanidin Rxtract (GSPE) and antioksidant defense in the brain of adult rants. Med Sci Monit, 12(4) : 124-129.

Houde, V. , Greiner, D., Chandad, F. 2006. Protective Effects of Grape Seed Proanthocyanidins Againist Oxidative Stres Induced by Lipopolysaccaharides of Periodontopathogens. J. Periondantol (77:8); 1371-1379.

Ahn, H.S. , Jeon T.I., Lee, J.Y. , Hwang, S.G., Lim Y. Park, D. K. 2002. Antioksidative activity of persimmon and grape seed extract:In vivo and in vitro. Nutrition Research, 22; 1265-1273.

Jaya Prakasha, G.K. , Singh, R.P. , Sakariah, K.K. 2001. Antioxidant activity of grape seed (Vitis vinifera) extracts on peroxidation models in vitro. Food Chemistry, 73; 285-290.

Sano, T, Oda, E., Yamashita, T. Naemura A., Ijiri, Y. Yamahashi, J., Yamamoto, J 2005. Anti-thrombotic effect of proanthocyanidin, a furified ingredient of grape seed. Thrombosis Research, 115; 115-121.

Saito, M., Hosoyama, H., Ariga, T., Kataoka, S., Yamaji, N. 1998. Antiulcer Activity of Grape Seed Extract and Procyanidins. J. Agric Food Chem. 46;1460-1464.

Agarwal, C., Singh, R. P., Agarwal, R. P. 2002. Grape seed extract induces apoptotic death of human prostate carcinoma DU 145 cells via caspases activation accompained by dissipation of mitochondrial potential and cytochrome c release. Carcinogenesis, 23:11, 1869-1876.

Singh, R. P., Tyagi, A. K., Dhanalakshmi, S., Agarwal, R., Agarwal, C. 2003. Grape Seed Extract Inhibits Advanced Human Prostate Tumor Growth and Anginogenesis and Upregulates Insulin like Growth Factor Binding Protein-3. Int. J. Cancer, 108; 733-740.

Kaur, M., Singh, R. P., Gu, M., Agarwal, R., Agarwal, C. 2006. Grape Seed Extract Inhibits In Vitro and In Vivo Growth of Human Colorectal Carcinoma Cells. Clin. Cancer Res 12(20); 6194 – 6202.

Fine, A.M. 2000. Oligomeric proanthocyanidin complexes: history, structure, and phytopharmaceutical applications. Altern Med Rev 5; 144-51.

Bavaresco, L., et al. 1999. Stilbene compounds: from the grapevine to wine. Drugs Exp Clin Res 25; 57-63.

Fremont, L. 2000. Biological effects of resveratrol. Life Sci 66; 663-73.

Bagchi, D., et al. 1997. Oxygen free radical scavenging abilities of vitamins C and E, and a grape seed proanthocyanidin extract in vitro. Res Commun Mol Pathol Pharmacol 95; 179-89.

Bagchi, D., et al. 1998. Protective effects of grape seed proanthocyanidins and selected antioxidants against TPAinduced hepatic and brain lipid peroxidation and DNA fragmentation, and peritoneal macrophage activation in mice. Gen Pharmacol 30; 771-6.

Bagchi, D., et al. 2000. Free radicals and grape seed proanthocyanidin extract: importance in human health and disease prevention. Toxicology 148; 187-97.

Bagchi, D., et al. 2001. Protection against drug- and chemical-induced multiorgan toxicity by a novel IH636 grape seed proanthocyanidin extract. Drugs Exp Clin Res 27; 3-15.

Bagchi, D., et al. 2003. Molecular mechanisms of cardioprotection by a novel grape seed proanthocyanidin extract. Mutat Res 523-4; 87-97.

Castillo, J., et al. 2000. Antioxidant activity and radioprotective effects against chromosomal damage induced in vivo by X-rays of flavan-3-ols (procyanidins): from grape seeds (Vitis vinifera): comparative study versus other phenolic and organic compounds. J Agric Food Chem 48; 1738-45.

Facino, R.M., et al. 1999. Diet enriched with procyanidins enhances antioxidant activity and reduces myocardial postischaemic damage in rats. Life Sci 64; 627-42.

Fauconneau, B. et al. 1997. Comparative study of radical scavenger and antioxidant properties of phenolic compounds from Vitis vinifera cell cultures using in vitro tests. Life Sci 61; 2103-10.

Maffei, F.R., et al. 1994. Free radicals scavenging action and anti-enzyme activities of procyanidines from Vitis vinifera: A mechanism for their capillary protective action. Arzneimittelforschung 44; 592-601.

Maffei, F.R. et al. 1996. Procyanidines from Vitis vinifera seeds protect rabbit heart from ischemia/reperfusion injury: antioxidant intervention and/or iron and copper sequestering ability. Planta Med 62; 495-502.

Shanmuganayagam, D., et al. 2002. Grape seed and grape skin extracts elicit a greater antiplatelet effect when used in combination than when used individually in dogs and humans. J Nutr 132; 3592-8.

Vitseva, O., et al. 2005. Grape seed and skin extracts inhibit platelet function and release of reactive oxygen intermediates. J Cardiovasc Pharmacol 46; 445-51.

Khanna, S., et al. 2002 Dermal wound healing properties of redox-active grape seed proanthocyanidins. Free Radic Biol Med 33; 1089-96.

Joshi, S.S., Kuszynski, C.A., Bagchi, D. 2001. The cellular and molecular basis of health benefits of grape seed proanthocyanidin extract. Curr Pharm Biotechnol 2; 187-200.

Tyagi, A., Agarwal, R., Agarwal, C. 2003. Grape seed extract inhibits EGF-induced and constitutively active mitogenic signaling but activates JNK in human prostate carcinoma DU145 cells: possible role in antiproliferation and apoptosis. Oncogene 22; 1302-16.

Ye, X., et al. 1999. The cytotoxic effects of a novel IH636 grape seed proanthocyanidin extract on cultured human cancer cells. Mol Cell Biochem 196; 99-108.

Kim, H. et al. 2004. Chemoprevention by grape seed extract and genistein in carcinogen-induced mammary cancer in rats is diet dependent. J Nutr 13; 3445-52S.

Nomoto, H. et al. 2004. Chemoprevention of colorectal cancer by grape seed proanthocyanidin is accompanied by a decrease in proliferation and increase in apoptosis. Nutr Cancer 49; 81-8.

Ray, S.D., Parikh, H., Bagchi, D. 2005. Proanthocyanidin exposure to B6C3F1 mice significantly attenuates dimethylnitrosamine-induced liver tumor induction and mortality by differentially modulating programmed and unprogrammed cell deaths. Mutat Res 579; 81-106.

Zhang, X.Y., et al. 2005. Proanthocyanidin from grape seeds potentiates anti-tumor activity of doxorubicin via immunomodulatory mechanism. Int Immunopharmacol 5; 1247-57.

Sen, C.K., Bagchi, D. 2001. Regulation of inducible adhesion molecule expression in human endothelial cells by grape seed proanthocyanidin extract. Mol Cell Biochem 216; 1-7.

Yu, H., et al. 2002. [Effect of grape seed extracts on blood lipids in rabbits model with hyperlipidemia]. Wei Sheng Yan Jiu 31; 114-16.

Dehane, J., Chaves, L., Sarikonda, K. V., Isbell, S., Wilson, L., Kirk, M., Grubbs, C., Barnes, S., Meleth, S., Kim, H. 2004. Proteomic Analysis of Rat Brain Protein Modulations by Grape Seed Extract. J. Agric. Food Chem. 52, 7872-7883.

Cao, X., Ito, Y.2003. Supercritical fluid extraction of grape seed oil and subsequent separation of free fatty acids by high-speed counter-current chromatography. Journal of Chromatography A, 1021; 117–124.

Tebib, K., Besancon, P., Rouanet, J-M. 1994. Dietary Grape Seed Tannins Affect Lipoproteins, Lipoprotein Lipases and Tissue Lipids in Rats Fed Hypercholesterolemic Diets. J. Nutr. 124; 2451-2457.

Moreno, D. A., Iliç, N., Poulev, A., Brasaemle, D..L., Fried, S.K., Raskin, I. 2003. Inhibitory Effects of Grape Seed Extract on Lipases. Nutrition, 19; 876-879.

Cabaroğlu, T., Yılmaztekin, M. Üzümün Bileşimi ve İnsan Sağlığı Üzerine Etkileri. Buldan Sempozyumu, 23-24 Kasım 2006.

Canbaş, A. 2003. Şarap Teknolojisi Ders Notları. 192 s. Adana (Basılmamış).

Nakamura, Y., Tsuji, S., Tonogai, Y. 2003. Analysis of Proanthocyanidins in Grape Seed Extracts, Health Foods and Grape Seed Oils. Journal of Health Science 49(1); 45-54.

14 Kasım 2007 Çarşamba

Demir Dikeni, Çoban Çökerten (Tribulus terrestris)



Kullanılan Kısımlar : Meyve

Bölüm (Division) : Magnolophyta
Sınıf (Class) : Magnoliospida
Altsınıf (Subclass) : Rosidae
Tür (Order) : Sapindales
Familya (Family) : Zygophyllaceae
Cins (Genus) : Tribulus

Avustralya kökenli olan bu bitkinin bazı türleri Asya, Afrika ve Amerika’da da yetişmektedir. Meyveleri, kökleri ve kurutulmuş hali değişik amaçlarla kullanılmaktadır. İnsanlık tarihinin en eski ve önemli şifalı bitkilerinden biride tribulus terrestris’tir. Tribulus Antik Yunan ve Hindistan’ da gençleştirici tonik olarak kullanılmıştır. Çin’de ise karaciğer ve böbrek rahatsızlıkları için kullanılmıştır. Geleneksel tedavi yöntemlerinde cinsel isteği arttırmak için kullanıldığı doğu Avrupa’da son 10 yılda tribulusla ilgili araştırmalara ağırlık verilmektedir.

tarafından yapılan çalışmada bitkinin meyvesinden % 80’lik etanol kullanılarak terrestrinins A ve terrestrinins B sterodial saponinleri izole edilmiştir. Li ve arkadaşları (1998) bitkide beta-sitosterol, C vitamini, potasyum ve kalsiyum bulunduğunu bildirirken, Bourke ve arkadaşları (1992) bitkide harmane ve nonharmane olarak iki ana alkaloid tespit etmişlerdir. Steroidal sapaninlerden protodiscin isimli bileşiğin bitkinin libido üstündeki etkileri ve seksüel fonksiyonlar konusundaki etkisi ve seksüel fonksiyonlar konusundaki etkisi ile ilgili başlıca bileşenin olduğu düşünülmektedir. Ganzera ve arkadaşları (2001) tarafından yapılan araştırmada farklı topraklarda yetişen Tribulus terrestris bitkilerinde bu bileşenin oranında önemli farklılıklar olduğu belirlenmiştir.

Steroidal saponinler, Tribulus terrestris bitkisinden sağlanan biyolojik aktivitelerden sorumlu faktörler arasında başta gelmektedir. Aktivite bitkisel materyalin coğrafik orjininden oldukça etkilenen aktif saponinlerin konsantrasyonu ve kompozisyonuna bağlıdır. Dinchev ve arkadaşları (2007) bileşimdeki bu değişikliği doğrulamak amacı ile bir araştırma gerçekleştirmişlerdir. Bu araştırmada Bulgaristan, Yunanistan, Sırbistan, Makedonya, Türkiye, Gürcistan, İran, Vietnam ve Hindistan’dan toplanan tribulus örnekleri LC-ESI/MS/MS ile tespit edilen (1) protodioscin,(2)prototribestin,(3) pseudoprotodioscin,(4) dioscin,(5) tribestin,(6) tribulosin ve (7) rutin flavonoid varlığı ve konsantrasyonları açısından karşılaştırılmışlardır. Sonuçlar, bu bileşiklerin içeriğinde, örneğin toplandığı bölge, incelenen bitki kısmı ve bitki gelişim aşamasına bağlı olarak belirgin farklılıklar göstermiştir. Bulgaristan, Türkiye, Sırbistan, Makedonya, Gürcistan ve İran’dan örnekler protodioscin ve prototribestin içeriğindeki bazı kantitatif farklılıklar dışında benzeri bir kimyasal profil ortaya koymuşlardır. Vietnam ve Hindistan’a ait örneklerin tamamen farklı bir kimyasal profile sahip olduğu görülmüştür.

Tribulus terrestris bitkisinin aşağıda belirtilen fonksiyonel kullanım amaçları ile ilgili olarak bilimsel çalışmalar yürütülmüştür;

- libidoyu artırması ve seksüel fonksiyonları desteklemesi
- diüretik aktivite
- böbrek taşı önleyici
- Menstural akışı arttırıcı
- kolik spazmlarına yönelik kullanım
- antiflammantuar

Tribulus terrestris bitkisinin libido ( özellikle cinsel faaliyetlerle ilgili dürtüsel arzuların enerjisi) artışı ve seksüel fonksiyonların geliştirilmesi konusundaki fonksiyonel özellikleri ile ilgili çeşitli araştırmalar gerçekleştirilmiştir. Ancak tribulusun cinsel davranışı etkileme mekanizması tam olarak bilinmekte, androjenik ( erkek hormonu androjen ile ilgili) statü ve NO salınması esasen bu durumdan sorumlu görünmektedir (Gauthaman ve arkadaşları 2002). Bazı araştırmacılar ( Gauthaman ve arkadaşları 2002, Adimoelja 2000) dehydroepiandrosterone (DHEA) ve testosterone artışının olası olduğunu ileri sürmektedirler. Protodiscin bileşenin bu konu ile ilgili en önemli bileşen olduğu ve DHEA’ya dönüştürüldüğü düşünülmektedir. Ayrıca gerçekleştirilen bazı ex vivo testler protodioscin kaynaklı endotelyumdan nitronerjik sinir uçlarından NO salınmasının artışına bağlı olarak ön-sertleşme (proelektile) etki belitlemiştir (Adaikan ve arkadaşları 2000).

Al Ali ve arkadaşları (2003) diüretik aktivite ile ilgili olarak,tribulusun kobay farelerinde üriner oksalat miktarını düşürdüğü belirlenmiştir. Ayrıca tribulusun, doza bağlı olarak yine kobay hayvanlarla yapılan çalışmalarda deneysel olarak indüklenmiş ürolite (idrar veya idrar yollarında taş bulunması ) karşı koruma sağladığı ortaya konmuştur (Anand ve arkadaşları 1994, Sangeeta ve arkadaşları 1994).

Joshi ve arkadaşları (2005) gerçekleştirdikleri in vitro çalışmada insan idrarı kullanılmış, çalışma sonucunda tribulusun diüretik özelliklerinin üriner taş oluşumunun önlenmesi için en önemli mekanizma olduğu belirtilmiştir.

Li ve arkadaşlarının (2001) 10 mg/kg/gün sulu tribulus ekstraktı kullanılarak gerçekleştirilen çalışmada, kobay hayvanlarda kontrol ile karşılaştırıldığında antihipertensif etkiler göstermiştir. Yine aynı araştırma grubunun sağlıklı kobay farelerini kullanarak gerçekleştirdiği araştırmada tribulusun glukoneojenezisi belirgin şekilde düşürdüğü, glikometabolizmi etkilediği, trigliserid seviyesini düşürdüğü ve toplam kollestrol seviyesini aşağı çekmiştir. Tribulustan izole edilen sapanin bileşikleri ile peristatik hareketlerde belirgin bir düşüşe neden olan doza bağlı antispazmatik aktivite elde edilmiştir (Arcasoy ve arkadaşları 1998). Hong ve arkadaşlarının (2002) çalışmasında ise COX-2 inhibisyon aktivitesi belirlenmiş, antiflammantuar olarak kullanımı önerilmiştir.




Deepak ve arkadaşları (2002), tribulus bileşenlerinden tribulosin be beta-sitosterol-d-glucoside in vitro olarak caenorhabditis elegans’a karşı antihelmentik aktivite göstermiştir. Ayrıca tribulus terrestris’in antifungal aktiviteye sahip olduğu candida albicans’a karşı ortaya konmuştur (Zhang ve arkadaşları 2005).

Tribulus terresrtis afrodizyak olaral kabul edilmektedir. Androjen durumu üzerinde gözlenen farmakolojik etkiler bu özellik için teorik zemini oluşturmaktadır ancak bu konuda yürütülen klinik çalışma sayısı azdır. Gauthaman ve arkadaşları (2002) tarafından çok sayıda hayvanın kullanıldığı klinik çalışmada afrodizyak etki doğrulanmıştır. Bu çalışmada protodioscin içeren tribulus ekstraktı (% 45 kuru ağırlıkta) testosteron ve plasebo kullanılmış, tribulus ve testosteron, plaeseya oranla oldukça yüksek afrodizyak etki göstermişlerdir. Aynı araştırma grubu bu çalışmanın devamı niteliğinde bir araştırma yapmışlardır (Gauthaman ve arkadaşları 2003). Bu çalışmada kobay farelere 8 hafta boyunca 2.5,5.0 ve 10 mg/kg tribulus ekstraktı verilmiştir. Sonuçlar çok düşük miktarda bitki ektraktına rağmen seksüel davranışlarda artış görüldüğünü ortaya koymuştur.

Tribulus,fiziksel performansın geliştirilmesine yönelik ergojenik yardımcı olarak kullanılmaktadır. Androjen statüsünde gözlenen farmakolojik etkileri bu aktivite için teorik temeli oluşturmaktadır.

Oludotun ve arkadaşları (2006), tribulusun metanol ve su ekstraktlarının antihipertensif ve damar genişletici /açıcı etkileri kobay fareler kullanarak incelemişlerdir. Ekstraktlar spontane hipertansif farelerin kan basınçlarını doza bağlı oranlarda düşürmüştür. Tüm dozlarda su ekstrakları metanol ekstraklarına oranla daha güçlü etki göstermişlerdir. Metanol ekstraktı doza bağlı oranlarda mezenterik (bağırsakları karın duvarına bağlayan zar) vasküler (damarla ilgili) yatakta perfüzyonun (sıvı içiletimi ) artışına in vitro olarak neden olmuştur. Metanol ektraktı düşük dozda damar daraltıcı (vazokonstriktür) etki ortaya çıkartırken, yüksek dozlarda doza bağlı olarak belirgin şekilde sıvı içiletim basıncını düşürmüştür. Araştırma sonucunda Tribulus terrestris metanol ve su ektraktlarının belirgin düzeyde anti hipertensif güce sahip olduğu inancına varılmıştır. Anti hipertensif etkiler, muhtemelen nitrik oksit salınması ve membran hiperpolarizasyonunu kapsayan doğrudan bir arteryal (atardamarla ilgili) düz kas gevşemesi sonucu görülmektedir.


Doğal ürünlerin antifungal aktiviteleri geniş olarak çalışılmıştır. Saponinlerin antifungal ve antibakteriyal etkileri bilinmektedir. Zhang ve arkadaşları (2005), Tribulus terrestris’den izole edilen 8 steroid sapanin kullanılarak, antifungal aktiviteyi ve bu aktivitelerin mekanizmasını in vitro olarak Candida albicans, Candida glabrata, Candida parapsilosis, Candida tropicalis ve Cryptococcus neoformans funguslarına karşı mikrobroth dilüsyon yöntemi kullanılarak incelemişlerdir. Tribulusun antifungal aktiviteye sahip olduğunu, bu aktiviteyi de hücre membranına hasar vererek gösterdiğini tespit etmişlerdir.




KAYNAKLAR

Miles CO et al. Photosensitivity in South Africa. VII. Chemical composition of biliary crystals from a sheep with experimentally induced geeldikkop. Onderstepoort J Vet Res 61.3 (1994): 215-22.

Huang JW et al. Terrestrinins A and B, two new steroid saponins from Tribulus terrestris. J Asian Nat Prod Res 5.4 (2003): 285-90.

Li JX et al. Tribulusamide A and B, new hepatoprotective lignanamides from the fruits of Tribulus terrestris: indications of cytoprotective activity in murine hepatocyte culture. Planta Med 64.7 (1998): 628-31.

Bourke CA, Stevens GR, Carrigan MJ. Locomotor effects in sheep of alkaloids identified in Australian Tribulus terrestris. Aust Vet J 69.7 (1992): 163-5.

Ganzera M, Bedir E, Khan IA. Determination of steroidal saponins in Tribulus terrestris by reversed-phase highperformance liquid chromatography and evaporative light scattering detection. J Pharm Sci 90.11 (2001):1752-8.

Gauthaman K et al. Aphrodisiac properties of Tribulus Terrestris extract (Protodioscin) in normal and castrated rats. Life Sci 71.12 (2002): 1385-96.

Adimoelja A. Phytochemicals and the breakthrough of traditional herbs in the management of sexual dysfunctions. Int J Androl 23 (Suppl 2) (2000): 82-4.

Adaikan PG et al. Proerectile pharmacological effects of Tribulus terrestris extract on the rabbit corpus cavernosum. Ann Acad Med Singapore 29.1 (2000): 22-6.

Al Ali M et al. Tribulus terrestris: preliminary study of its diuretic and contractile effects and comparison with Zea mays. J Ethnopharmacol 85.2-3 (2003): 257-60.

Anand R et al. Activity of certain fractions of Tribulus terrestris fruits against experimentally induced urolithiasis in rats. Indian J Exp Biol 32.8 (1994): 548-52.

Sangeeta D et al. Effect of Tribulus terrestris on oxalate metabolism in rats. J Ethnopharmacol 44.2 (1994): 61-6.

Joshi VS et al. Inhibition of the growth of urinary calcium hydrogen phosphate dihydrate crystals with aqueous extracts of Tribulus terrestris and Bergenia ligulata. Urol Res 33.2 (2005): 80-6.

Li M et al. Effect of the decoction of Tribulus terrestris on mice gluconegenesis. Zhong Yao Cai 24.8 (2001): 586-8.

Arcasoy HB et al. Effect of Tribulus terrestris L. saponin mixture on some smooth muscle preparations: a preliminary study. Boll Chim Farm 137.11 (1998): 473-5.

Hong CH et al. Evaluation of natural products on inhibition of inducible cyclooxygenase (COX-2) and nitric oxide synthase (iNOS) in cultured mouse macrophage cells. J Ethnopharmacol 83.1-2 (2002): 153-9.

Deepak M et al. Tribulosin and beta-sitosterol-D-glucoside, the anthelmintic principles of Tribulus terrestris. Phytomedicine 9.8 (2002): 753-6.


Zhang J., Xu, Z., Cao, Y., Chen, S., Yan, L., An, M., Gao, P., Wang, Y., Jia, X., Jiang, X. Antifungal activities and action mechanisms of compounds from Tribulus terrestris L. Journal of Ethnopharmacology 103; 76–84.

Gauthaman K et al. Sexual effects of puncturevine (Tribulus terrestris) extract (protodioscin): an evaluation using a rat model. J Altern Complement Med 9.2 (2003): 257-65.

Oludotun A. P., Koyippalli T. M., Mabayoje A. O. 2006. Antihypertensive and vasodilator effects of methanolic and aqueous extracts of Tribulus terrestris in rats. Journal of Ethnopharmacology 104, 351–355.

Dinchev , D. , Janda, B. , Eustatieva,L. , Oleszek, W. , Aslani, M.R., Kostova, I. 2007. Distiribution of steroidal saponins in Tribulus terrestris from different geographical regions. Phytochemistry, article in pres.